murat yayıncılık

 her şeyden kaçarmış gibi hissediyorum sanki çayı koyarken..önümde bıçaklar, sarız bezler, mutfak tezgahı yokmuş gibi. bir büyüğümün ""tezgahların en büyük tezgahıdır, mermer tezgah ah.. ah.. dediğini anımsıyorum. suratını ve esmerliğini hatırlıyorum. öğlen aralarında hatırlıyorum. tezgahın önünde yarım mercimek, jelatin, pilav, bant, bir sürü dert..

dert demişken bim televizyonların nefret ederim mesela ben.. 

sen ne dertli bir kızsın ki? televizyonlarından nefret edersin bimin?

ben bimin mi dedim Sercan allah aşkına! off ve süt!!

Sercan eve döndü elinde bıçak ile, etle, insan etiyle

çorbama ve doğrusu dertli çorbanıza ve çorbalarıma 1000lerce teşekkür ederim,

daldırırım sızı ve yara ve acı yokmuşçasına tabağa, en derine, derin müzemize.

bizim derinliğimiz insancadır şey gibidir: fugees-killing me tatlım. yani öyledir. bir nevi amerikan televizyonudur yaramız dondurma gibidir. jim Jarmuschtur sıra arkadaşım evet! bakma öyle sızılı, efsunlu tabiatın yaralıyor beni, elim ayağım birbirine dolanıyor.

şeyhim rüzgar panellerine takmış kafayı. şeyhimi dünyalık bir şeylerle meşgul görünce bir tane ağzına patlatasım geliyor ki! , ahh mahhla bitiyor, Kunut-1 Kunut-2 diye sıralanıyor. mahvoluyor. 

eller bağlı belliki hep beraber yok olacağız? kimdir bu ortalıkla duran hanım kız?

hangi ayetin bitmesini bekler? gözler kapalı, alınlar aç! 

şeydir o kızımdır benim. 

galatasaray.

edebiyat derslerinden birinde bir öğretmen

kaldırmış esmer oğlanı ayağı şey demiş.

kula yolu sizin köye bağlanıyor mu?

şeyhim aklıma geliyor o an, dünyalığı geliyor. stop paydos ibaadallah.

yani her şey bir şeydir. yukarıdaki boşluk bir trafik kazasıdır mesela. 

bu bir tarladır, genişçedir, ıssız ve karanlıktır. kula yoludur mesela?

meşrubat veyahut kpss föyüdür. murat yayıncılık aydan yayıncılık ihlas pazarlama, şofben, sehpa.

Abi tafdi diye bi site var biliyor musun acayip filmler var fellini jose antonio reyes arsız bela taar hepsi içerde mubiye para vermeyin abi zaten bu filmler çekilmedi mi neden para veriyoruz erdal abi mail de istemiyor geçen bi film izledim finnadiya sineması dünya dışı dertleri işlemiş abi bi tane çocuk var kuzinede unutuluyor onlar kuzine diyorlar ya odunlu kuzine abi çocuk hesapta samanyolu galaxysisinden çıkıyor kırık ekmek topluyor civar sistemlerden güzel evlerin pencerelerine bakıyor sonra kuzineye geri dönüp uyuyor deneysel ama psychedelic şeyler abi psychedelic ne biliyor musun maddeyi atıp iç dış yıkama yapıyorsun karaciğerinin üstünde papatya tarlası var sanıyorsun sonra gelip o papatya tarlasını massey ferguson traktör talan ediyor şeftali suyu içiyorsun mesela erkin koray hep psychedelic neyse abi tafdiye bak ölü yönetmenlerin filmleri var hep ölmüş gitmiş adamların filmleri var hep açtığında zaten anlıyorsun ölmüş insanların yapacağı işler yaşayan insanın yapacağı işler değil 8,5 sahte kabadayı şerlot et veronik full dalga sineması at dalgası sineması ahahaha abi biliyor musun benim canım tost istedi beltur tostu acayip bi makinleri var tost ekmeğinin canı çıkmıyor arası full kaşar dışı kıtır ortası yumuşak kalıyor ben hep içiyorum boston burgazada adası arasında giderken mersinden kıbrısa giderken de feribota binmiştim ama beltur çok başka abi ben kıbrıs ta askerliğimi yaptım -sigara ???-  abi orda askere sigara bedavaydı içki ucuzdu abi bizim bi komutan vardı elazığlı beni çok seviyordu full arabası bendeydi terhisten sonra 4 gün orada kaldım bizim biletler çıkmadı hanımı tokatlıydı onları tokat a göndermişti sonra geldim zaten biliyorsun kotçuyu açtım abi acayip ya yemin ediyorum çok acayip tafdiye bak abi bana da tafdiyi bi arkadaşım söyledi rambo bitirim ikili izlemiyorum artık  

-  ben yorgunum hava da sıcak bi duş alıp balkona çökerim güneş geçmiştir balkonu şimdi sende 43 lira var mı bira sigara almam lazım . tafdiye de bakarım ne zamandır film izlemiyorum -

Temmuz -2032 - Çiçek ekmek sırasında fırın önünde geçen bir durumdur.

                     

LULLABY-

Bir yerlere bir gün bir şeyler yazacağım birilerinin ödü kopacak birilerinin havsalası yörüngesinden çıkacak birilerin gözleri birilerini görecek bazıları balkonlarından esen melteme yüz verecek veya yine başka bazıları kuru soğuklarda yüzünü zımparalara vurduracak.

Hiç bir şey hakkında olmayan gezegenimiz kapı numaralarımız posta kodlarımız sokak ada parsellerimiz aklı az biraz çalışan insan en güzel kıyafetlerini giyip susamlı çiçek ekmek sırasına girer ama korkunç bir problemle karşı karşıyayız sırasına girilecek ve çiçek ekmek imal eden (susamı bol ) fırıncımız geçen sene elim bir uçak kazasında kaybettik kazayı merak edenler olmuş 

tamamiyle pilotaj hatası tamamen pilotun sikinin keyfine bir imha olmuş maraş tan kütahya ya uçan bir intihar komandosu. 

uçağın içerisinde uçsuz bucaksız yarınlara ve güneş sisteminin ötesine şarkı açılmış herkeste bir merak ve check ini yapıp uçağa binmiş olmanın muzafferiyeti ve ölecek olmanın sindiği taze kumaş kokusu taze kahve taze saç taze parfüm taze topkek taze taze taze

Tired with all these, for restful death i cry,

As, to behold desert a beggar born,

And needy nothing trimm'd in jollity,

And purest faith unhappily forsworn,

And purest faith unhappily forsworn,

And maiden virtue rudely strumpeted,

And right perfection wrongfully disgraced,

And strength by limping sway disabled,

And art made tongue-tied by authority,

And folly doctor-like controlling skill,

And simple truth miscall'd simplicity,

And captive good attending captain ill:

Tired with all these, from these would i be gone,

Save that, to die, i leave my love alone.  (66 . Sonnet - adres:numara 66 LCW karşısı 

 Shakespeare Kasetçilik - )

Omega Rainbow Eloy ve Ruhban dışı tüm Alimlere selam sevgi ve derin elemlerimle 

duvardaki çiviyi yumrukluyorum ya da ismek rusça a1

ben olsam bana dokunmam aklımdan geçenlerden ben bile haberdar değilim. yürüyorum bir yere gidiyor da olabilirim ama nereye ben bile haberdar değilim. etrafı çevreleyen bir dünya var bir de onun içinde rusça kursundan ecem var. ecem kurstan çıkıp güzel saçlarıyla mutlu günler geçiriyor ben metrobüs'e binip uzunçayır'da iniyorum ki o gün hayatımda bir şey olsun. hem de çirkin saçlarımla. biçimsiz, renksiz, yönsüz saçlarımla. yolsam da yolarken ben de yok olsam dediğim saçlarımla. bu saçlarımla. kimsenin umursamadığı ne kadar güzel koktuğunu söylemediği saçlarımla. hiçbir zaman ecem'inki kadar güzel olmayacak saçlarımla. 

sen bir defasında kirpiklerin ne kadar uzun demiştin ya ben o günden beri bakışlarımla herkesi rahatsız ediyorum ki biri daha kirpiklerin güzel desin. saçların değil ama kirpiklerin güzel desin. saçların da güzel desin. ecem'in saçlarından daha güzel desin. 

anneciğim benim için onurlu bir ölüm beğen bu gece üzerime onu giyeceğim. her şey bok yesin. 

 RÜYA GÖRMEDİM son 9 senede 

Ben Ferda Anıl Yarkın sonuna kadar şarkısının yayınlandığı gün doğmuşum tarih ifade etmek gerekirse 47 kasım 2087 - kar da yağmıyormuş ekinlere de bir şey olmamış yağmurlu da değilmiş mim bir doğa olayı olmadı ama toplumsal bir infiale yol açan f.a.yarkın sonuna kadar şarkısı çıkmış digital mecralarda ilk gün 675 milyon dinlenip amerika listelerinde bob dylan ı geride bırakmıştır ki bob dylan bir ozandır aynı kenan temiz gibi ve buradan ben ve çevrem adına bir ikazda bulunuyorum kenan temiz - kahire kervanı adlı esere kulak verelim . 

Şükür rüyaymış -Kahretsin rüyaymış bu hat üzerinde çalışan bir otobüsüm vardı 23 sene önce babamdan kalanlarla bir hat aldım kendime mahallede bir de arkadaşım vardı onun da canı sıkılmasın hem o da hayat kazansın dedim ve yanıma aldım şoförlüğü vardı elbet fakat tercihen çay kahve ve bir takım otogar temaslarını mavi çöp poşetine tıkılmış dibinden bilumum  3in1 kahve ve black tea akan ucuz ama gururlu poşetleri atmakla vazifeliydi ve ben uzun parliamenti çok sevdim . ne zaman tipi alsa yollar buz olsa sis arkamı ve önümü alsa  bir uzun parliament dudağımın arasında haritamız yok rotamız yok kimsemiz yok ve hiç yolcu almadık yanımıza yıllar yılı kahve topkek ve uzun parlimentle sefer çevirdik bir ara bizim Nazilli de yolcumuz var neden onu almıyoruz der gibi olduk ama çok uzaktı Nazilli Basmaneye ve Tekman a hem yakınlık ve uzaklık bir metre meselesi değil  ulaşım problemi hiç değil bir rüya problemidir ve problemli rüyalara kabus değil Hayat deriz. - Ben ve Çevreme imkan verilse bunu nato kurultayında da Romania minimal Paktında da hür ve gür bir sadayla haykırırız buna gücümüz var çünkü umutsuzluk ve gam 3in1 kahve içip meyveli topkek yiyen insanlara ulaşmaz yolunu bilmez  o evlerin . 

Veba burada teşhis edildi . Veda burada icat edildi . 

Otobüs yoldan çıktı umut raydan 

Beni hiç bir şey üzmedi şarampole dökülen topkek ve patlamış bardak su kadar 

çok yalnızım yoldan çıkan vasıtalara kafayı takamamayı başaramadığım için 

domates yüklü bir kamyon devrilince ne oluyor hepsi salça mı yapılıyor yoksa şoför infaz mı ediliyor bunları düşünmekten 9 senedir rüya göremiyorum 

-Yağmurlu bir Wroclaw sabahından seslendim -

Burası Berlin e bağlı değil.

çok büyük bir şeyin kenarında

sen gittin başka bir şehirde hayat kurdun kendine. benimki burada mümkün olan hayatlar arasındaki en 

patates püresi tatlı hayat. yoksun. ne zaman olursun o da belli değil. ben burada öyle metrobüs, metro 

ve 

yürümek üçgenindeyim. ne bir dost selamı ne günaydın diye yüze konan bir tebessüm. dualar ve 

ağrılarla 

geçiyor günler iki gözüm. annem böyle derdi. bir çift gözden daha kıymetlisi de yok bu dünyada. kendi 

evimin tavanına bakarak sayılar sayıyorum sonra sayıları sarıyorum ki ne zaman bozulsun ne de ben 

sorumluluğunu alayım bir şeylerin. o boktan yılgınlık hali işte. hiç gitmiyor haberin olsun. bahar sabahı 

diye uyanıyorum her güne aynı rüyanın teri alnımda. şubat bitsin, mart bitsin, nisan bitsin, ömür bitsin 

istiyorum.

mehmet metiner'den tarafıma geleceğini varsaydığım bir takım internet vasıtasıyla verilmiş yanıtlar üzerine - "güneşe küfredilmez yoksa kıyamet kopar."

orta sınıf evinde huzursuz bulaşık yıkanma sesi ve uzun yıllar aşksızlık aşk eksikliğinden tabağı çanağı tortuyu elle kazımak sinirle kavgayla öfkeyle çitilemek bulanık su bardağını öyle ki salonda bir de tv açıksa CEHENNEM o mutfak güneş tam 12 yönünden hedef tam karşıda bizim cam sapsarıya boyayın o evi evet oğlum o boktan yeşil mozaik dış cephe kaplamalı bina ve mutfakta bir oğlan var onun ağzına ağzına gönderin ışınları tam tostu yerken uv ışınları dilini ağzını yüzünü gözünü yaksın kavursun kuru oğlanın kuru oğlan kuru tostunu yerken sıçsın oraya yığılsın güneşe küfretsin anası ona kızsın ve güneş battı ve mehmet metiner cnn turk tv ekibi kameramanlar görüntü seçici ışıkçı fiko hepsi bizim salonda sahnemizde dans ediyor raks ediyor hırsla arzuyla hınçla şevkle aşkla sevgiyle antipatiyle bizim tvyle sevişir gibi piksel piksel dökme mozaik masamız polyester beyaz halımız (kolay siliniyor ıslak bir bezle 5 dakikada kir mir kalmıyor) mehmet metiner sahnede MEHMET METİNER SALONDA...... benim odaya geliyor benim odadan tuvalete gidiyor mehmet metiner benim dünyama bakıyor benim dünyamı merak ediyor benim hüzünlü odama terliklerime zeytin ekmeğime peynir helvama doğadan yeşil çayıma topitaneme bakıyor bakıyor ve ağlıyor ağlıyor cnn türk ekibi göz yaşlarına hakim olamayan genel yayın yönetmeni bana bir hoparlör hediye etmek niyetindeyken öfke nöbeti geçiriyor ağızlardan tükürükler köpükler salyalar fışkırıyor yeşil çay kusuyorum herkesin yüzüne sıçrıyor diz kapağı seviyesinde yeşil çay selinin üzerine birer birer kafalar patlamaya başlıyor kanlar sümükler fışkırıyor odamın en üstündeki küçük dikdörtgen cam bölmeden zar zor cenin pozisyonu çıkmayı başarıyor ve üstlerine kapıyorum pimapeni onlar orada boğulurken bir daha bakmıyorum arkama bakarsam ağlarım çok üzülürüm hayatın cilvesi beni yakalıyor. aşkla buluşuyorum ve imanla aşk&iman çaprazında gün ışığına koşarken mutfağımız 5000 m2 oluyor gün hala bitmemiş güneş orada koltuğumuz halı saha büyüklüğünde çiçek desenleri çiçek olmuş açmış bizim mutfak bir sera botanik atatürk arboretumu olmuş. ben hayattayım herkes benle hayatta. mehmet metiner iç dünyamı asla bilmiyor babam etli şeyleri yemeyi çok seviyor anneme soruyorum boş ver diyor. hayatım neyi sorsam cevabı sende. o cevap da: "bilmiyorum bebeğim."

günlerin neşesi

her şey gelip geçti. dün, bugün, yarın. şimdi masa başında her şeyin yasını tutma vakti. kimsenin hatrında olmadan, kimseye dokunmadan. 

annem içeride çay içiyor. özellikle bu saatlerde demliyor çayı ki ben eve geldiğimde sıcak bir şeyler geçsin boğazımdan. bana başka hiç kimse bu kadar incelikli davranmıyor. 

babam zaman öldürerek bu ömrün biteceğini düşünüyor. haberler izliyor. kızıyor, sinirleniyor. yanına gittiğimde aklından geçen her şeyi büyük bir hevesle paylaşıyor benimle. söyleyeceklerimi duymaya hevesli, beni az görmekten kırgın, geceleri geç döndüğüm için buruk. ah, diyorum onun yüzüne bakınca. onun için yaşam artık zarif bir zaman katlinden ibaret.

insanlar buradayken her şey çok kolay. söylediğim onca saçma şeyi dinliyorlarken, sesim bana sekmiyorken çok basit her şey. sonra karanlık çöküyor her şeye ver her yere. beyaz ışık altında çay içiyor bizimkiler. onlara ışıkları kapatın diyemem. kanım böyle boş yere akıyor. hiçbir yerde hiç kimse için var olmamanın trajedisi bu. ve esenlik bildirisi. sabredenlere. 

kendine dikkat et, beni düşüncenden at, bitki çayı içme. çorap giymezsen üşütürsün. hoşça kal.