Merhaba
altanın ragıpa ve hayaleti, 2-0 Kayserispor Bulancakspor müsabakasından sonra sorduğu umursamaz devrik sorusu. bulancak türkiye kupasında hızla turları geçerken Kayserispor mağlubiyeti ragıpın poğaçasına tesir etti. poğacalar 2ye düştü belki. mide belki hiçe düştü. belki yok oldu Ragıp. ragıpın yokluğu alelade bir bere gibidir. hurçtan çıkar ve hurça girer. bu hurçtan çıkmalar artık kabası bitmiş bir inşaat gibi gözüküyor bana. INTERIOR ARCHITECT. kayseri mağlubiyetinden de hiç bahsetmek istemiyorum ingilizce kelimelerin konuşulduğu avrupanın en doğusu yerlerde.
Merhaba
her şeyin iyi olmasının mümkün olmadığını ;her şeyin yine yine her şeyi kötü edebileceği saikiyle idrakin feci korkunç metal lezzetiyle buram buram ampülü patlamış bir edayla . merhaba ragıp.
kayseride bir ses yükseliyor. ragıpın içinden yeşilovaya kadar. caminin ışıkları kapanmaya meyilli bir zeytin gibidir kayseride böyle zamanlar. pan amerika kosta rika honduras düşüncem vardır benim bu düşünceyle girerim markete ve böylece kolacan ederim şarküteri bölümünü ve akabinde züccaciye tabak çanak bira barkadakları rus salatası içe içe geçmiş ne varsa
ya yoksa? yya yoksa ne yapacağım? ne yapacaksın Ragıp?
rus salatasını çok beğendiğimi altın günlerinde defaatle dile getirdikten sonra rus salatasından da mahrum bırakılmak fatma teyze tarafından ne kadar doğru? ne kadar yanlış fatma teyzenin Ömer amcaya tutkusu ve yorgun ayakları belki ona minibüse bile bindiremeyecekken yatağımı açamaya ne kadar içkin duruyorum bu çifte? rus salatasından da mahrumken. yatağımı o gece birçok çifte açtım bir sürü çift uyudu yatağımda. tek başıma uyuduğum yatağım çok soru sordurttu bana binlerce çifti görünce yatağımda.
Merhaba
kader artık bir hanımefendi ismi değil bir imzadır alnına Rahman ve rahim olan tarafından ya ragıp.
Allah-u Ekber! Allah
Kayserispor bir gol daha buldu belki? 2-0dan sonrası ne kadar mühim ki? televizyonumuz ne kadar global ve elişliyse bir o kadar da bize yangınlar yapıyor bu sahra çölde. sahra sahra sahra. fatma teyze dolaşırken mozaik doğal taşların üzerine kurulmuş hayallerinin ve arzularının cennet bahçesi evinde. biz böyleydik ben ve hayaletim, haydutlarıydık evimizin, betonumuzun, aşkımızın ve zikrimizin yersiz, ikindi ezanıyla bölünmesinden. iğrenç şeyler söylüyorum zigon sehpanın altında. sobanın dibinde. sehpanın üstümde nevresim , cansız , kuran-ı kerim- tesbih bir çatal alınmış kadayıf ve ilaçların suyu bardağı. belki?
Emin değilim, şu örtülü hayatta bunu yaşıyorum .imkanım olsa bazen yaptığınız gibi böğrümden ciğerimden yırtarım kıyafetimi tıpkı -meinstream rec kayıt planları- düğmemi saçardım.saçardım ki silah olsun seksin seksin çarpsın fatma teyzenin alnından. düğme de yok kıyafet de .
zigon sehpanın altında gözlerimi kaçırıyorum babamdan annemden ve hiç görmediğim ölülerden, ülkemden, aşklarımın yarım hikayelerinde. ölülerden demek istiyorum çünkü çok ölü vardır bu evde. çok kardeşim öldü çok arkadaşımı kaybettim okul gezilerinde, mezarlık seyahatlerimde. peru 1997. başkent. Ömer amca hepsini çekiyor şövalye edasıyla belki görüntüleri ihlas haber ajansıyla paylaşmak var kafasında. kafamı kıvırcık saçlarımı , hırkamı kamburumu . benim de kafamda başka başka ilginç şeyler var. de da'yı yazmak gibi türkçe dersinde çatallamak istiyorum tepemdeki kadayıfı dikmek istiyorum sarı kolayı bir pınar gibi ağzıma. ağzından öpmek istiyorum komşunun kızının sıra arkadaşımın dudaklarını. ama her şey için beklemek gerekiyor. evimizde yabancı biri abdest alıyor. havlu arıyor, havlıyor. Ragıp ben miyim?
allahtan üryan geçmeyen sıra numarası 1078 de sihirlendik. acil nöbeti, cafeteryalarda karton bardakların umulmadık ovalarında esen ,duran devrimci rüzgarıdır saçımı okşayıp ve belki dalgalandıran?
ragıp! wake up .
sıra sırası
emar
yeşil alan
39 derece.
apotheke
320A